Cumartesi, Temmuz 12, 2008

Laiklik Muamması

Batı demokrasilerine baktığımızda demokratik bir toplumda laikliğin tanımı konusunda var olması gereken toplumsal mutabakatın herhangi bir noktasının yeniden tartışılır olmasının pek gerginlik yaratmadığını görürüz. Ancak söz konusu kavramın tartışmaya açıldığı ülke Türkiye olduğunda durum farklılık gösterir ve laiklik tanımının en ufak bir eleştiriye dahi maruz kalmasından rahatsızlık duyan bu oldukça hassas çevreler adeta bir kaşık suda fırtına kopararak rejimin tehlikeye düşeceğinden dem vurup zaman zaman "zinde güçleri", cumhuriyeti ve demokrasiyi korumaya çağırırlar.

Türkiye’de laikliğin bu denli dokunulmaz, hikmetinden sual olunmaz bir mesele olarak addedilmesinin ardında, laikliğin kaynağı ve tarifinin toplum içinde gelişen bir süreç içinde kabul görmemiş olup, asırlardan beri kanıksanmış otoriter yönetim zihniyeti çerçevesinde bir toplumsal mutabakatın(!) dayatılması neticesinde kerhen benimsenmiş olması yatmaktadır. Bu anlamda toplumun genelinde bir konsensüsün oluşmadığını düşünerek laiklik kavramı üzerinden sistemi eleştiren çevreler ise adeta bir "devlet terörü"ne maruz bırakılmaktadırlar. Cumhuriyet tarihi boyunca devletin cebre dayalı yüzüyle daha sık karşı karşıya kalmış olan sol çevreler ise söz konusu laiklik olduğu zaman devletin laiklik yorumunu onaylamakla kalmayıp bu yoruma aykırı buldukları pratikleri yeri geldiğinde devlete "ispiyonlayarak" statükonun yanında yer almışlardır.

Sol cenahta hakim olan bu yaklaşıma göre laiklik konusu sadece dinle ilgili bir sorundur dolayısıyla da dindarları ilgilendirmektedir. Hal böyle olunca laiklik üzerinden yürütülen tartışmalarda dindar çevreler tekel konumuna gelmiş ve kendi ihdaslarındaki bu alanda doğan mağduriyetten(!) siyasi rant elde etmenin cazibesine kapılmışlardır.

Bir tarafta laikliği adeta bir tabu olarak gören ve dokunulmaz ilan eden resmi söylem diğer tarafta ise bu alandaki anlaşmazlıktan doğan mağduriyeti siyasi çıkara çevirmekte oldukça mahir bir liberal-muhafazakar-dindar çevre yer aldığı sürece laiklik Türkiye’de kısır bir döngü içinde tartışılıyormuş,savunuluyormuş veya eleştiriliyormuş gibi yapılan bir muamma olarak kalacaktır
.

Hiç yorum yok: