Perşembe, Nisan 19, 2007

sözünüz tükendiğinde...

ne mutlu hala her çelişkiye rağmen ayakta kalanlara...
ne mutlu onlara ki hala umudumuz var...
herkes bilsin ki daha tükenmedik biz... tüketemediniz!
ey siz! bizansın türlü entrikalarla dolu,
elleri kirli, kalpleri mühürlü, zavallı çocukları... korkun bizden!
çünkü hala verecek bir canımız var...
siz yağmura şemsiye tutmayı marifet sayanlardansınız,
oysa hala yağmurun rahmetini iliğine kadar hissedenler var...
ve şunu iyi bilin ki onlar var oldukça size huzur yok...
unutmayın yer ve gök su vermem dediği zaman
sular her tarlayı arkımız bizim(necip fazıl)
biz bu imanın çocuklarıyız, biz toprak kokarız...
oysa siz ne çok aynı kokuyorsunuz
ey teknolojik kabile!(mustafa saka)
elinizden geleni yapın sizden korkmuyoruz...
hala karşınızda dimdik ayaktayız...
ve sözünüz tükendiğinde son sözü söylemek üzere
sabırla bekliyoruz...

4 nisan 2005
ankara

hakikatin gayesi...


Onlar kahramanca öldü… Bizlerse üç beş şiir döktürüp acılarına ağlamakla yetindik…
Ve ağladıkça rahatladık, ferahladık vebalden kurtulmuşçasına… Hep bir şeylere kızdık…
Hep bir şeylere öfkelendik ama tuhaf bi şekilde bizi kuşatan gerçeklerden kaçmaya çalıştık… Hatta kaçtığımızı düşündük ta ki gözyaşı dökmenin yüreğimizin kararmasına engel olamadığını anlayana dek…

Bir zamanlar nilden tunaya her kavgada ölen bizdik… Yaratanın eli her daim üstümüzdeydi…
Gün geldi boş yere öldüğümüze inandı(rıldı)k… Belki bir daha asırlardan miras büyük acılar tatmadık… Ama onurluca ölmenin erdemini de yitirdik… ve çekip gitti o el üzerimizden belki de hiç gelmemecesine…

Ne zaman ki düşman olduk maziye farkına varmadan düşman olduk kendimize…
Her yüreği kanayanın imdadına koşan ecdadın torunları düşer oldu boğaz derdine…
Şimdi kime bir idealden bahsetsen herkes ardında ki rantın derdinde… ve kalmadı nerdeyse onuru için ölen kimse…

Aklımı kemiren kurt diyor ki “kimin için öleceksin… bu insanlar için mi… boş versene”
“hem bak mücadele etmeni bile istemiyorlar- değer mi bir hiç uğruna bunca çileye”…
zamanı ve mekanı kısıtlı bu devran için doğrusu belki de böyle… ama onlar anlamasa da benim derdim öteler ötesiyle…

Doğrular çok hakikat tek ise yürümek lazım doğruları çiğneyerek hakikatin gayesine…


10 nisan 2006
eyüpsultan

umrum değilsin...


istanbul gibisin yarim
yanarsın dokunsam
kaçarsın bıraksam
derdimi desem çare değilsin
demesem ebedi yarem gibisin

ey cürmüne muhabbetle
müptela olduğum
sen bilsen de
bilmesen de
giriftimsin bilmecemsin...

anladım kavgam senle değil
bendeki senle...
baki kaldıkça sen bu gönülde
yansan da bir sönsen de,
kalsan da bir gitsen de...

muhatabım sen değil
meğer benmişim...
hal böyleyken sevgili
kavradım hakikati
umrum değilmişsin...

6 aralık 2005
eyüpsultan

kavlimiz...



sen oradan dostum ben buradan
tutuşturalım bu dünyayı tam ortasından

varsın yalan olsun hayallerimiz
yeter ki baki kalsın değerlerimiz

gülenler güledursun halimize
biz sadık kalalım kavlimize

hem ne çıkar almasak da mükafat
nasılsa birgün bertaraf olacak bu afat

verilmiş bize vaat yüceler yücesinden
selama durmuş onca aşık öteler ötesinden

bu uğraş kolay değil ki ne canlar ağlayacak
allah elbette birgün nurunu tamamlayacak

ilmeroğlu tüketse de
kendini bu uğurda ne çıkar

bir güzerger gitse de
bin ahmed davaya sahip çıkar...

25 ocak 2006
eyüpsultan

Çarşamba, Nisan 18, 2007

ilahi nazar



çekip gidince uzaklara ilahi nazar
yusuf oldu gönül kendi kuyusunu kazar
bir kere yitirdi mi okçular tepesini
denizler aşıp geçen musa olsan ne yazar

14 mart 2006
ankara

şehir



şehir rekabettir
yüreği karartır...
yürek coşkudur
umudu yeşertir...
umut ışıktır
geceyi tüketir...
gece hüzündür
hayatı anlatır...
hayat heyecandır
şehri yaşatır...
şehir rekabettir
ve kapkaradır...

1 mart 2005
ankara

suç



artık hüküm düşürülmüştür
sarı sayfalara...
kapkara bir ölümdür
payına düşen...
zaten kalmamıştır
hiçbir anlamı yaşamın...
ve tükenmiştir kahramanlar...
meçhul bir diyarda,
sürgündedir sevdalar...
şiirler yasaklanmış,
çoktan asılmıştır şairler...

gözlerini tavana diker adam...
suçu aşık olup,
düzeni bozmaktır...
artık tek dileği,
arzulanan ölümü haketmektir...

hükmü verenler,
sahte bir acı
yerleştirip yüzlerine,
sorarlar son arzun ne diye
adam gülümser ve der
-tükürebilir miyim yüzünüze

1 mart 2005
ankara

postmodern zamanlar...


postmodern zamanlarda yaşıyoruz...
ifade yoksunu suretler revaçta
sevdalar meze olmuş
finansal kaygılara...
hissini aldırmış
yamyamlar gürühu
kalmış hayatta...

dinleri ayrı tanrıları bir
elleri yüzleri değil
ama yürekleri kir...
menfaatsiz adım atan
tükenir amatörce,
öyleyse vur dostuna
tekmeyi profesyonelce...

ey seküler dünyanın sahtekar piçi
gerçekten ağlayabileceğin günü bekle...

23 ocak 2006
eyüpsultan